Hülâgû Han kimdir?
Hülâgû Han İlhanlı Devleti'nin kurucusu ve ilk hükümdarıdır. Önüne çıkan herşeyi yok eden, zevk için savaşan bir ölüm makinesidir. Kendisine mukavemet etmeyenlere, vergisini efendi efendi verenlere saldırmaz. Lakin küstah bir Halife vardır. Kendisini ilahi bir elçi olarak görmektedir (Tanrı'nın Askerlerine karşı ne bu küstahlık?) Saldırmak için zaten bahane arayan Hülâgû, Halife'nin küstahça davranışlarından dolayı çerilerine Bağdat'ı yakıp yıkmayı, asker–sivil ayırt etmeksizin bütün ahaliyi öldürmelerini emreder.
Şehri çepeçevre kuşatan Hülâgû'nun ordusu, verilen emri aynen yerine getirdi. Mel'unlukta sınır tanımayan ordu, bir yandan önlerine çıkan surları, sarayları, cami ve medreseleri yakıp yıkarlarken, bir yandan da kedi, köpek, böcekler de dahil canlı namına ne varsa vurup katletmeye başladı.
Bu şiddetli saldırılara daha fazla mukavemet edemeyen Abbasi kuvvetleri, kısa süre sonra Tanrı'nın Askerlerine karşı mağlup düşer. Şehre giren Hülâgû'nun askerleri, şehri baştan başa yakıp yıkıp yağma ettiler. Yağma, bir haftadan fazla sürdü.
Son olarak Halife Mustasım'ı da yakalayan Hülâgû, onu keçeden yapılmış bir çuvalın içine koyarak barbarca atlara çiğneter.
Katledilen insanların sayısı için nakledilen rakamlar abartılı bir şekilde sekiz yüz bin ile iki milyon üç yüz bin arasında değişmektedir (Abdülkadir Yuvalı; "Hülâgû", TDVİA., 18. C., s. 474). Bu dehşet verici katliamdan sonra cesetlerden yayılan kokular, dünyanın sayılı barbarlarından biri olan, mefahir-i milliyemiz Hülâgû'ye bile dayanılmaz hale gelince şehirden uzaklaşır.
Hülâgû Han İlhanlı Devleti'nin kurucusu ve ilk hükümdarıdır. Önüne çıkan herşeyi yok eden, zevk için savaşan bir ölüm makinesidir. Kendisine mukavemet etmeyenlere, vergisini efendi efendi verenlere saldırmaz. Lakin küstah bir Halife vardır. Kendisini ilahi bir elçi olarak görmektedir (Tanrı'nın Askerlerine karşı ne bu küstahlık?) Saldırmak için zaten bahane arayan Hülâgû, Halife'nin küstahça davranışlarından dolayı çerilerine Bağdat'ı yakıp yıkmayı, asker–sivil ayırt etmeksizin bütün ahaliyi öldürmelerini emreder.
Şehri çepeçevre kuşatan Hülâgû'nun ordusu, verilen emri aynen yerine getirdi. Mel'unlukta sınır tanımayan ordu, bir yandan önlerine çıkan surları, sarayları, cami ve medreseleri yakıp yıkarlarken, bir yandan da kedi, köpek, böcekler de dahil canlı namına ne varsa vurup katletmeye başladı.
Bu şiddetli saldırılara daha fazla mukavemet edemeyen Abbasi kuvvetleri, kısa süre sonra Tanrı'nın Askerlerine karşı mağlup düşer. Şehre giren Hülâgû'nun askerleri, şehri baştan başa yakıp yıkıp yağma ettiler. Yağma, bir haftadan fazla sürdü.
Son olarak Halife Mustasım'ı da yakalayan Hülâgû, onu keçeden yapılmış bir çuvalın içine koyarak barbarca atlara çiğneter.
Katledilen insanların sayısı için nakledilen rakamlar abartılı bir şekilde sekiz yüz bin ile iki milyon üç yüz bin arasında değişmektedir (Abdülkadir Yuvalı; "Hülâgû", TDVİA., 18. C., s. 474). Bu dehşet verici katliamdan sonra cesetlerden yayılan kokular, dünyanın sayılı barbarlarından biri olan, mefahir-i milliyemiz Hülâgû'ye bile dayanılmaz hale gelince şehirden uzaklaşır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder